Salı, Mayıs 19, 2009

Hayatın İçinden...

Bişeyler üretiyor ama yavaş yavaş ürettiklerini tüketiyorsun... Bittiğini
eridiğini hissediyorsun, yerinden oynamış veya hiçbir zaman kendi yerini
bulamamış taşları yerlerine yerleştirmeye çalışıyorsun. Olmuyormu, yoksa
olmasını mı istemiyorsun?..

Tükendiğini hissediyorsun ama nasıl dirilmen ve ayağa kalkıp mücadele
etmen gerektiği konusunda hiç bir çaba sarfetmiyorsun... Bildiklerinin seni
yanlış yollara sürüklediğini düşünüyorsun.. Üretmiyorsun tükettiğinin yerine
üretemedikçe ne kadar kısır,boş olduğunu ve içinde su olmayan havuzda
yüzdüğünü hissediyorsun... Geceleri kendinle nefsinle yüzleşiyorsun
gerçeklerden kaçmak mümkün değil onun içinde kararlar alıyorsun yaşamınla
ilgili gecenin geç saatlerinde;o dinamizimle birdaha yanlış yapmama adına
verdiğin sözlerin sana verdiği huzur ve cesareti ile sabaha ulaşıyorsun
peki sabah evet sabah neler oluyor gecenin cesareti yerini ürkekliğe
nefsin heva isteklerine bırakıyor gecenin duygusal sorgulamasında
hatırladığın yanlışlar ve korkuların yerini dünyanın geçici metaına
bırakıyor ve bir hayalperest miyim acaba diyorsun kendi kendine ve bu
ikilemden kurtulmak adına çözümler bulmaya çalışıyorsun. Yitirdiklerinin
yerine geçebilecek olanları görmek istiyorsun, ama senden o kadar uzak
oluyorlar ki, onları yakalamak için yıldızlara ulaşmak gerektiğini
düşünüyorsun.O yıldızlardan biri olabileceğini bildiğin halde nefsinin
bencil tutkularına yenik düşüyor ve dünya metaının cazibesi ne
aldanıveriyorsun. Yüregin,beynin ve dilinin üçgeninde devamedip giden bu
çelişkiden kurtula bilmek için sadece bir olan allaha teslim olman
gerektiğini bildiğin halde kendin için hiç bişey yapmıyorsun..

Yalnız kalmak istiyorsun ve bazen keyifde veriyor yanlızlık kendinle
,yüreğinle , yaptıklarınla başbaşa kalıyor ve belkide hayaller kuruyorsun,
kendini bu anlarda öyle duygusal hissediyorsun ki gerçeklerle karşılaşmaktan
korkuyorsun.. Keşkelerle geçen yalnızlık anları,halbuki geçen anın geri
gelmiyeceğini bildiğin halde ve keşkelerin anlamsız ve saçmalığına rağmen;
soyut ifadelerle anlam kazandırmaya çalışıyorsun yaşamına ama hayallerle
gerçekleri karıştırıyorsun somut olarak yaşamın için ahiretin için hiç
birşey yapmıyorsun gerçekte hayallerle yaşanmıyacağını bildiğin halde...
Gündüzün karmaşası ve yaşamın yükünü taşıyamayacağını düşünüyorsun ve
kendinden kaçmaya çalışıyorsun halbuki neden vaya nereye! cevabını vermek
istemediğin bu soruları hep arkana atıyorsun gerçeklerin üzerini
hayallerinle örtmeye çalışıyorsun...

Sana sunulana sitem ediyorsun ama sonrada bunu kabul etme zorunluluğu
duyuyorsun evet sen üretmiyor tüketimide bilinçsiz yapıyorsun,düşünmüyor
kendin için birşey yapmıyor birilerinin düşüncelerini kendine hayat tarzı
ediniyorsun bazen birşeyler yapman gerektiğini düşünüyor ve ahiret ölüm
korkusuyla kapısından girenlere cennet vaadeden fikir yerine zehirli atık
üreten cemaatlar,hoca,haham,şeyh,papazların peşinden
gidiyorsun
...

Rüyalarındaki seni bulmaya çalışırken altından çıkan başka
senlere rastlayınca şaşırıyorsun,başkası mı yoksa soruyorsun kendi kendine
çünkü sen kendini ruyalarında hayallerinde arıyorsun.Gerçekten uzak
yaşamınla sana cennet vaadeden insanların ve ayak uydurmak durumunda
kaldığın düşüncelerinin sürekli aynı kalacağını zannettiğin zamanları
düşünüyor ve gülüyorsun kendi kendine ...Kendini anlamaya çalıştığın
yaşamını,yaşantını sorguladığın ve gerçekte allaha vereceğin hesabında
yanlış olduğunu düşündüğün gecenin duygusal anlarında aldığın kararlarınla
bağdaşmayan bir yaşam sürdüğün anlarda düştüğün çelişkiler öyle içinden
çıkılmaz bir hale giriyorki çelişkilerden kaçmak ve bir çıkar yol bulmak
istemiyorsun artık

Mantığını gerektirdiği gibi çalıştırıyorsun olması gerektiği şekilde
düşünüyorsun bazen, ama bu düşünüşün gerektirdiği olması gereken ve senin
nefsinin bencil tutkularına dur deyip gerçeklere dönemeyişin bir Allahcı bir
kulcu yaşamınla bazen cemaatin ,bazen şeyh,hoca bazende duygusal anlarda
aldığın kararlarla örtmeye çalıştığın gerçeklerle yüzleşmek seni öyle
kanatıyor ki bazen bu gerçekler karşısında düşüncelerinden kaçışına bile
tanık oluyorsun. Düşündüklerinin değişmesi seni "kendim olmaktan çıktım
artık" konumuna sokuyor...Polyannacılık oyununa başlıyorsun.. Oyunun biricik
kahramanı sensin ve rolünü başardıkça mutlu oluyorsun. Çelişkiler içinde
yüzerken yanılgılarının farkına varıyorsun..Kalbinle konuştuğun zaman
düştüğün yanılgıların ne kadar derin izler biraktiğini anlıyorsun bir
an..Kendi kendine gecenin o keşkelerinden birini çekiyor ve "keşke kalbimden
çok beynimle konuşsaydım" diyorsun...

Yanılgılarınla yüzleştikçe bu yanılgıların üstüne ne kadar gittiğinin
farkına da varıyorsun..Gitmiş miydin acaba...Bunu da görmek istiyorsun ama
gitmemiş oldugunu göreceğin için bundan korkuyorsun...Saklı kalan bir şeyler
oldugunu biliyorsun ama bunları itiraf edememenin saklamış olmanın sende
bıraktığı derin izleri de silmek istemiyorsun.

Gerçekten doğruları ortaya koyduğunda..
Sığındığın yerlerin dışardan çırıl çıplakgörünmesinden yani kralçıplak denmesinden korkuyorsun ve tüm bu kargaşaya ahlar ,vahlarla geçen
yaşamına son verip yeni bir sen yeni bir ben oluşturmak ve sadece bir olan
allaha teslim olarak onun istediği gibi bir hayat sürmek yerine
çelişkilerle dolu hayatının yanlışlarını örtmeye çalışarak cennet hesabı
yapıyorsun kolay olan dururken ikiyüzlülüğü zoru seçiyorsun ve kendini
kandırmaya devamediyorsun çelişkiler içinde bunalan benliğini rahatlatma
adına aslında herkez maske takar anlıkta olsa diyorsun ama kendinde öyle
maskeli olduğun için ne o maskeleri indirecek gücü buluyorsun kendinde nede
o maskenin altındaki gerçekleri görme cesaretini...
Anlamamak adına
karşılaştığın doğruları çelişkilerinle örtmeye çalıştığın anlarda
gerçeklerle karşılaştığında belirsizliğin içine düşüyorsun...Belirsizlik
denizinde attığın kulaçların seni bir yerlere götürdüğünü düşünürken hep
aynı yerde olduğunu göremeyeceksin...Belirsizlik sadece heyecan verecek
sana....

O halde kendinle nefsinle yüzleşmekten kaçmamalı ve hala yaşıyorken tüm
çelişkilerden uzaklaşarak doğruların üzerini örtemiyeceğinin bilinci ile ,
peşine düştüğün hoca,şeyh,haham ve papazları ya da bu beleş cennet
pazarlamacılarının kaynaklarını karşına alarak "Bu ne hal ve bu bilgi beni
niye kurtarmıyor niye ben böyle çelişkilerle doluyum?" sorusunu sormadıkça
ve cevabını aramadıkça dünya rezaletinden kurtulamadığın gibi Ahiret
azabından da kurtulamıyacaksın.İnsanın dünyası ve ahireti, ancak inandığı ve
bu inancına bağlı olarak yaptığı davranışlarla şekillenir. Bunun zorlama
götürmez bir gerçek olması teslimiyetin gereğidir.

Ucuz bir tercihle
yapılacak batıl sığıntılarla dolu tekrarlar oluşturmadan önce iki kere
ikinin fasılasız herkes için dört ettiği gerçeğini kabullenmek gerekir. Bu,
eşyayı yerinde ve asli kimliğiyle tanımlamaktır. Tanımlamanın
belirsizleştiği yerde yorumlama da felç olacaktır. Aklı olan her insan bir
şekilde taraftardır. Eğer iradesi kendi ellerinde değil de başkaları
tarafından kumanda ediliyorsa birilerinin hesapları uğruna bu vazifeyi
yürütür. Bu işin hiçbir zaman sıfır noktası yoktur.vede olmuyacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder